mizahgastesi bardak
İnceleme

Frederic Chopin ve Filmlere Konu Olmuş İlginç Hayatı

Frederic Chopin… Ayda yılda bir dinlediğimiz klasik müzik türünün en özel temsilcilerinden biri. Türünün tek örneği, aşk adamı, romantik dönemin üstadı… Gelin, bedeni farklı kalbi farklı yerde olan bu mümtaz kişiliğin yaşamında bir yolculuğa çıkalım.

Hayatı

Chopin 1810’da Polonya’da doğar, babası Francois Chopin o sıralar sürgüne yollanmış bir Polonyalı devlet yetkilisine çeşitli şovlar düzenlemektedir. Sürgündeki herif ülkesine geri döner ve 5 çocuklu Chopin ailesi cümbür cemaat Varşova’ya gelirler. Frederic Chopin çocukluğunun en güzel yıllarını aşığı olacağı bu şehirde geçirir. Henüz 6 yaşındayken annesinden piyano dersleri almaya başlar. Yeteneği fark edilmiştir.

Zekâsı

Henüz 8 yaşında konserler veren dev bir çocuk olmuştur ve dönemin en önemli piyanistlerinden Wojciech Zywny’nın eline çırak diye verilir. Zywny, Chopin’i evirir çevirir her şeyi öğretir. Hatta öyleki Chopin 12 yaşına geldiğinde ‘’Benim bu çocuğa öğretecek bir şeyim kalmadı.’’ diyerek Chopin’i yanından postalar.

Önce liseyi bitirir Chopin. 16 yaşında Constantia diye bir kıza aşık olup ilk bestelerini onun için yapmaya başlar. İlk çırpınışları bile bir aşkla başlar Chopin’in, öyle de devam eder.

Varşova’dan Paris’e

Varşova Üniversitesi’nde onservatuar okumaya başlar. İlk aydınlanmalarını burada yaşar. Beethoven, Mozart, Bach gibi virtüözleri dinler, eserlerini derinlemesine inceler. Zaman içinde onu koskocaman sanat dünyasında ayrı bir yere ulaştıracak dokunuşlarını yapmaya başlar müziğine. Özgün melodileri ve farklı tınılarıyla dikkat çeken Chopin, klasik müziğin sınırlarını öylesine genişletir ki, bir daha bedenen hiç dönemeyeceği Varşova’dan ayrılıp, asıl sanat dilini geliştireceği Paris’e taşınır.

Aşkı

Aslen Fransızdır Chopin’in babası. Çocuğuna küçükken Fransızca öğretmiştir. Chopin çok sürmeden alışır Paris’e. Bir çok baba sanatçıyla tanışır, kaynaşır. Ve onunla karşılaşır: George Sand… (Mahlas olarak erkek ismi kullanmak zorunda kalan bir hanımefendi kendisi.) Kadınlara sanat dünyasında yer vermeyen bir toplumda, tıpkı kendisi gibi gizemli bir adam olan Chopin ile aşk yaşamaya başlarlar. Kimileri sorunlu bir aşktı dese de ikisinin sanat hayatına oldukça olumlu etkileri olduğu kesin. Hatta aşklarına bir film bile yapılır onlarca yıl sonra. James Lapin bu etkileyici aşkın hikayesini filme alıp, romantik sanat akımının en romantik aşkını ölümsüz kılar.

Ölümü

Hiç Ummazken (Impromptu) filmi

Bu büyük aşk çok da uzun sürmez, tıpkı Chopin’in ömrü gibi. Hassas bir bünyeye sahip olan Chopin genelde kapalı bir alanda belirli bir zümreye konserler verdiği için toplumca gizemli biri olarak tanınsa da müziğinin ruhu ve şöhreti kıtaları aşmıştır. Böylesine yetenekli bir adamın dünyadan erken göçüşü sanat dünyasında büyük bir acı olarak hatırlanır hep. 1.70 boylarında ve 44 kilo civarında olan, bu bedeni küçük kalbi büyük adamın hayatı boyunca kırgınlıklar ve hastalıklarla boğuşur. Ve 1949’da tüberkülozdan vefat eder. Paris’te defnedilirken cenazesinde hepimizin bildiği, Chopin’in elinden çıkan meşhur beste Cenaze Marşı’nı çalmasını değil, Mozart’tan Requiem ile bize veda eder.

Müziği ve gizemli kişiliği ile her zaman hatırlanacak olan bu insanın hikayesi ne mutlu ki ölünce bitmiyor;

Müziğinde Polonya’ya ait ezgiler kullanması ve Polonya müziğine verdiği katkılar nedeniyle ülkesinde büyük bir sevgi vardır Chopin’e. Kendisi de boş değildir vatanına. Vasiyet eder ablasına, ölünce kalbinin Varşova’ya gitmesini ister. Öyle de olur. Ölümünden sonra kalbi bir cam kavanoz ile Varşova’daki Kutsal Haç Kilisesi’nde bir sütuna gömülür ve önüne şöyle yazılır;

‘’Hazineniz neredeyse, kalbiniz de orada olacaktır…’’

Yazar George Sand’ın, Polonyalı genç piyanist Frederic Chopin’le tanışması ve aralarındaki ilişkiyi konu alan James Lapin yönetimindeki Impromptu filmi, müzik tarihinin en ilginç ilişkilerinden birini işlemiştir. Franz Lizst’in ve Chopin’in o dönemki imajlarını ve statülerini başarıyla beyaz perdeye aktaran James Lapin yönetimindeki yapım, izleyiciyi romantik dönemde bir yolculuğa çıkarıyor.

Aynı zamanda ünlü müzisyenin hayatı; Chopin: Desire for Love, Young Chopin, A Song to Remember, Chopin – Bilder Einer Trennung ve Nocturne of Love gibi filmlere de konu olmuştur.

Ayrıca kitap okurken de dinleyebileceğiniz Chopin’in harika eserlerini de sizin için buraya bırakıyoruz.

Doğucan Yaşar

Öyle Bir “Son Yaz” Ol ki Tut Yaprakları

önceki yazı

Babalara Alkış: Ata Demirer Gazinosu

Sonraki Yazı

Yorumlar

Yoruma Kapalı.