mizahgastesi bardak
KÖŞE

“Hav ken ay go tu Çultanahmet?”

Gerek popüler kültür gerekse mizah dilinde çokça yer edinmiş, belki de çoğumuzun artık komiğine bile gitmeyen bu soruyu hatırlıyor musunuz? İstanbul’a yeni gelmiş turistlerin sorduğu bu soruyu en son ne zaman duydunuz? Sultanahmet’e gitmek isteyen turist kaldı mı? Hatta ve hatta turist kaldı mı?

Ben size söyleyeyim, değil turist Türk bile kalmadı. Eminönü, Fatih, Sultanahmet taraflarında en son ne zaman bulundunuz bilemem fakat jurnallerim pek hayra alamet değil.

Sıradan bir İstanbul gününde işiniz Sultanahmet tarafına düşseydi göreceğiniz şeyler muhtemelen çok sayıda yerli-yabancı turistler, tur rehberleri ve okul gezisine gelen minikler olur. Gördüğünüz manzara ilginizi çeker sizi keyiflendirir. Tabii 3-4 yıl öncesine kadar. Ben bu şehrin yerlisi değilim. Hatta çok yeniyim. Ama bu konu o kadar canımı sıkan ve beni üzen bir konu oldu ki tepkisiz kalamadım. İstanbul’un her köşesinden sorun fışkırsa da kentin en tarihi ve en önemli yerine daha fazla nasıl ihanet edileceğinin çabası içinde olan güruha Sultanahmet özelinde bir taşlama yapmak istiyorum.

Şehrin yerlilerinden, internet ve TV yayınlarından, bölge esnafından ve bilge insanların demeçlerinden yola çıkarak söylüyorum; Altın Yarımada’nın ağzına sıçtık! Elbirliği ile tüm o tarihi dokuyu asimile ettik. Arap kültürü ile o kadar özdeşleştirdik ki, her yer altın sarısı tabelalar, Arapça yazılar, yağ kokan restoranlar ve nargileci dolmaya başladı. Eskinin o çok renkliliği gitti, yerine gösteriş ve şov alemlerinden kopmuş insanlar doluştu. Herkes sanki o güzelim yerlerin sahibi gibi davranıyor.

Bulundukları yerin taşı kadar değerli olmayan insanlar sırf ceplerinde paraları var diye Eski İstanbul’un her bir sokağına öylesine dadandılar, öylesine göz koydular ki oraya gelen bir Türk vatandaş yurtdışına çıkmış gibi hissetmeye başladı.

Bir vatandaşın böyle bir duruma düşmesi ne onun ne de şunun ayıbıdır. Bu apaçık yönetenlerin iş bilmezliğidir. Sultanahmet Meydanı sadece Türkiye’nin değil, Osmanlı’nın, Bizans’ın, Doğu Roma’nın, hatta Antik Yunan’ın hüküm sürdüğü İstanbul’un en eski meydanı. Bunun kıymetini anlamak bir yana dursun, unutulup gitmesi için özel bir çaba var sanki.

Sultanahmet bir tarihin beşiği. Bir semt olmaktan öte gelen, dünyanın gözbebeğine öyle kötülükler ettiler ki affedilir gibi değil. Allah rahmet eylesin…

Şehrin azizlerine, fethedenlerine, koruyup kollayanlara, işgalden kurtaranlara, temiz tutanlarına, emek verenlerine hatta fotoğrafçılarına bile bir özür borcumuz var. Felaket tellalığı yapmak istemem fakat biz uzunca bir süre kimseye Çultanahmet’e nasıl gidileceğini tarif edemeyeceğiz. Zaten onlar bizden iyi biliyorlar…

Doğucan Yaşar

Gerçek Anlamda Ölmeden İzlenmesi Gereken Filmler

önceki yazı

Sonuyla Ters Köşenin Kralını Yapmış 5 Film

Sonraki Yazı

Yorumlar

Yoruma Kapalı.