mizahgastesi bardak
KÖŞE

İşte Buna Otopsi Derim

Reklam gibi olmasın ama ben küçükken aylak.com diye bir site vardı. Gerçi halen
var. Hepimizin bildiği masa oyunlarını online oynayabilmemizi sağlayan bir web sitesi.
Repütasyonunu koruyamamış olan bu site, benim çocukluğumda etrafımdaki kişilerce epey
ziyaret edilen, vakit geçirilen bir yerdi. Gerek içindeki oyunları bilmeyişim, gerekse o siteye
girdiklerini gördüğüm tanıdıklarımı aslında hiç sevmeyişim beni aylak kavramından epey
nefret ettirdi.

‘’Aylak Herifler!’’ diye içimden bağırırdım suratlarına bazı insanların; ‘’Gidin çalışın,
bi’ boka yarayın!’’

Benim küçük dünyam ve benim küçük beynim! Ne de bayılırdım yargılamaya ve ya
sevip ya sevmemeye. Yazık ki böyle görmüştüm avanemden. Öyle sanıyorum ki ilk gençliğim
büyük konuşmak, ilerde yanılacağımı bilmediğim şeylerden emin olmakla geçmiş…
Emindim mesela aylak olmayacağımdan veya doğru olanın aylak olmamak
olduğundan. Zamandır ki yine haksız çıkarır ve normalleştirir tam tersini; büyütür,
düşüncelere daldırır, kedi sevdirir ve elin cebinde yürütür seni. Öyle manzaraya ağzın açık
bakarken yakalatır seni sana. Şapkaların olur kafanda, öyle tarz olsun veyahut taranmamış
saçını gizlesin diye değil; boş kafan ilk rüzgarda savrulup düşmesin diye yerinden. Hiçbir şey
alıp hiçbir şey satar, herhangi bir endüstrinin hedef kitlesinden sayılmazsın. Aynı gece aşık
olur aynı gece boşanırsın kalbi en az senin kadar boş bir başkasıyla…. Her gece yeniden
yaratırsın ideal dünyanı, tüm bu yaratımın doğurgan yoruculuğundan bıkar, Tanrı’ya hayran
uyursun. Öğleyin uyandığında, gece gördüğün tatlı rüyaların verdiği mutlulukla kalkarsın
yataktan, bitap düşmüş yatak yaylarının çıkardığı seslerin eşliğinde…
Ve dersin; “Yahu ne güzel şeymiş aylak olmak!”


Aylak olması güzel de, peki ya aylak kalmak? Hayatın her anını aylak olarak
geçirmek sizce de çok “bayağı” değil mi? Onun da çözümünü Baudelaire’dan öğrendim.
Demiş ki Paris Sıkıntısı’nda; “Ozan şu benzersiz ayrıcalığın, gönlü istedi mi kendi kendisi,
istemedi mi başkası olabilmenin tadını çıkarır. Diledi mi herkesin kişiliğine bürünür,
kendilerine bir beden arayan, başıboş ruhlar gibi. Yalnız ona açıktır her şey; kimi yerlerin ona
kapalı gibi görünmesiyse, onun için girmek çabasına değmediklerindendir.”
Fark etmişliğin kıta sahanlığına girmişim işte! Gerektiğinde aylak, gerektiğinde yoldan
geçen başka biri, gerektiğinde ölü, gerektiğindeyse hiçbir şey olmak, heyecansız ve
ünlemsiz hayatımda yaşadığım en hoş şey. Durmadan düşünebilmek, farklı beyinlerde zuhur
etmek, navigasyonsuzca gezinmek ve insanların akıllarından su gibi akıp geçmek, büyülü bir
zanaat!
Fakat bu hazzı fark ettiğimde dünyamın başıma yıkılacağını tahmin edemezdim…

Doğucan Yaşar

Denyo Nedir?

önceki yazı

İşte Buna Otopsi Derim Kısım 2

Sonraki Yazı

Yorumlar

Yoruma Kapalı.