mizahgastesi bardak
KÖŞE

İşte Buna Otopsi Derim Kısım 2

Kısım 2

Nasıl desem? Düşünün ki kalmamış hiç doğrunuz ve yine düşünün ki siz onları doğru sanıyordunuz. Vah! Yazıklarım sizinle olsun ey yanılgılarım. Kendini tanıyama başlamış bir genç erkek olarak, bazı genç kızların bana bakınca anımsadıkları yanılgılarını anlayabiliyorum şimdilerde…

*bu kısım sevgili okuyucuya

Öncelikle, baştan aşağı yanılsama olduğunu anladığım hayatımda yeni renkler görmeyi istediğimi bilmelisiniz. Her biriniz farklı bir renksiniz ve hepinizi görmek istiyorum, görebilme sınırlarımın aldığınca yapmak istiyorum bunu. Parasızlıktan kırılmanıza rağmen hıncahınç doldurduğunuz balık ekmek kokulu çarşılarınızda da dolaşacağım, artık eski alaturkalığı olmasa bile yine de devasız bir boyun eğmişlikle eskittiğiniz, parlak ve kaygan mermerlerle döşeli hastane koridorlarında da yürüyeceğim. En son hastaneye gittiğimde yürüyemiyordum gerçi. İyi ki şimdi sakat değil ayağım. Öyle olsa nasıl girerim okumayacağınız kitaplar satın aldığınız, kitaptan çok endüstriyel oda parfümü kokan, içerisinde çokça kendini beğenmiş insan bulunan büyük kitapçının kapısından? Ya da pahalı ve ucuz parfümler ile yoğun ter kokusunun birleştiği, önemi bizim için pastaya, gelin-damat için ise gerdeğe kadar önemli olan düğünlerinize nasıl katılırım?

(Düğünlerle ilgili olarak: Fikirlerine önem verdiğim bir iş insanı olan Michael Scott, pizzanın çok iyi bir eşitleyici olduğunu düşünür. Zengin veya fakir, tüm insanların pizza yemeyi sevdiğini ve pizza sayesinde aynı sofrada buluşabildiğini söyler. Bense buna bir ek olarak düğünleri söyleyebilirim sanırım. Düğünlerde de herkes eşittir. Çünkü eğlenmek, nispet yapmak ve yargılamak üçgeninin içinde bir noktada herkes illaki buluşur.)

Anlamışsınızdır, yürümek isteğindeyim. Yürümek ve bulmak peşindeyim. Tüm renkleri gözlerimde görmek, içime iyi geleni bulduğumda ise sonsuza dek bununla yaşamak niyetindeyim. Yürürken gördüğüm insanların zihinlerinde dolaşıp kendimden bir şeyler aramaktan başka bir deva hissetmiyorum. Bulanık kafamı daha da bulandırmak ne kadar kötü koksa da, dev bir sandıkta yerini bilmediğim bir toplu iğneyi ancak içini dağıtarak bulabilirim.

*bu kısım şahsıma

Geçtiğimiz baharın başlarında farkettin ruhundaki deliği. Kalbin öylesine kırılmış, parçaları öylesine sert dağılmış ki ruhunda koca bir delik açmış. Tamam tek suçlusu sen değilsin, ama en büyük suçu da sen işledin kendine. Bunca zaman sinirli kalmışsın, fikir tükenmiş, akıl ayrı eve çıkmış. Aç gözünü, tükenmiş bir sinire mastürbasyon yapmak hiç de akıl işi değil. Bu bir af mevsimi olsun, önce kendinden başla.

Hadi çıkıver yola içinde kocaman bir yağmur bulutuyla. Gezindiğin sokakları ıslatadur ki yaşamaktan bıkmış bir çınarın altında serinlemeye devam etsin mahalledeki insanlar. Bir genç kızın kalbine su serpmek en güzel şey değil midir senin için? Çayırlıklar dile, çiçekler kokla. Mahallede saklambaç oynayan çocuklar nerede diye düşün, saklandıkları yerleri bul, ebele. Ayakların mücadeleye bulanmış çimen koksun, fillerle güreşmeyi bırak. Taze ve sıcak, heyecanlı ve meraklı, aşık ve beyhude ol.

Ara ve bul…

Doğucan Yaşar

İşte Buna Otopsi Derim

önceki yazı

Kafa Yakan Bir Dizi: Sıcak Kafa

Sonraki Yazı

Yorumlar

Yoruma Kapalı.