Ah Güzel İstanbul, şöhret olmak için ailesinden kaçarak İstanbul’a gelen İzmirli Ayşe ile köklü bir aileden gelen ama hayata tutunamayan ya da tutunmak istemeyen bir seyyar fotoğrafçı Haşmet’in duygusal ilişkisini, alaturka-alafranga çatışmasını ele alan filimdir
60’lı yıllar, pek çok alanda olduğu gibi kendi içinde ayrılan sinemacılar arasında siyasal ve düşünsel tartışmaların yaşandığı bir dönemdir. Ulusal sinema ya da popüler sinema gibi tartışmaların izleri Ah Güzel İstanbul’da da görülür. Bu filmde Türk müziğini çağdaşlaştırma adına yozlaştıran elitler, öz kaynaklarından uzaklaşmış burjuva, sahiciliğe karşı taklitçilik olgusu mizahla harmanlanarak eleştirilir.
Haşmet gibiler hep küçük görülür çünkü parası azdır. Şimdilerde bu görüşe sahip insanlar maalesef kat kat daha fazla. Az para getiren iş yapan adamın bilgi ve kültür seviyesi önemli değil, banka hesabındaki parası önemli. Para kazanabilmek için kültür gerekmez ama harcamak için kültür şarttır.
Müthiş diyaloglar, çok yerinde ve zekice yerleştirilmiş sosyal göndermeler, göz kamaştıran oyunculuklar, akıcı bir senaryo. Henüz bozulmamış İstanbul’da; bir o kadar saf bir kızın o saflığını kaybedip kaybetmemesinin hikayesi. Kıymetini bilmediğimiz için kaybettiğimiz her şeyin hikayesi. Bizce sadece Türk sinemasının değil, dünya sinema tarihinin en iyi hikayelerinden bir tanesidir “Ah Güzel İstanbul”…
Yorumlar